31 Mayıs 2015 Pazar

zaman izafi bir kavram...
1 gün mesela evinden uzaklara gidecekler için ne kadar kısa sürede geçer;
aynı gün evine döneceğe ne kadar geçmez...

Hasret çeken Sevgiliye;
Saatler geçmez!Dakikalar geçmez..!
Günlerle yarışır,güreşir de...
o Sevgili hep yenik düşer,hep mağlup...

Yardan uzak bir an bile zulüm gelir sevene...
iyi ki geldin...
hoş geldin...

27 Mayıs 2015 Çarşamba

sevene sevgilisi bir bardak çay gibi gelir bazen

Seni güzel olan herşeye benzetebilir bu yüreğim;
Çünkü;
Güzelliğine çirkin olan hiçbirşey yaklaşamaz...

 
 
Bir bardak çay olsan mesela?
Şöyle karlı bir İstanbul kışının günü,yanında simit...
Yer Kızkulesi olsa,bankta oturmuşuz karşımızda,tümm zarifliği?
Soğuga,yağan kar tanelerine inat,
İçimi Sevdan gibi ısıtabilir her zerresiyle...

20 Mayıs 2015 Çarşamba

bu aşkın öznesi sensin yüklemi ben…

"bu aşkın öznesi sensin yüklemi ben…"

bu aşkın öznesi sensin
yüklemi ben…

sağır geceler sesimi duyurur mu
lümpen saatler
bir ışık huzmesi çöker ansızın
her an esir düşerim yalnızlığa
sensizliğe çıkar yollar
vurgun
sokaklarda yorgun bekleyişlerim…

bu
aşkın öznesi sensin
yüklemi ben…

sağır tüm saatler
lügatimdeki tüm sözceler kayıp seni anlatmaya
yıkım tüm şehirler
bu
şiir gibi
tarumar olan savaş meydanındaki enkaz gibi…

bu aşkın öznesi sensin sevgilim
yüklemi ben…

acısı haz, kıpırtısı tatlı
bıraktığı tesir muammada saklı
aşk yok diyor birileri
kısmen de olsa var hakkı;
zaten
aşk varlıkta yok olmak aşk yaratılış aşk doğuş
öznede gizli olmak gibi
bir kayb’oluş…
yok olmadan var olmak işte
ilâhî bir s’ır…

bu
aşkın öznesi sensin sevgili
yüklemi ben…

acıma sız sızabildiğin kadar
acımasız tüm nesnelere inat
kanat vuslatımı
anlat, renklere ilham veren
sevgilim
hatırlat yeniden
aşkı
t’
aşkın, renklerinden taşan bir tablo gibi
uçarı, coşkun damlalar gibi
her damlanın alemi renklere boyaması gibi
her renk senin izin
sevgili
izini sürmek, izinde olmak, yüz sürmek toprağına
ummanında boğulmak, yeniden doğmak
aşkına…

bu
aşkın öznesi sensin sevgilim
yüklemi ben…


EDİP AHMET

Feda...

 
Her aşkın bir cilvesi vardır. Bülbülle gülün aşkının cilvesidir kavuşup hasretlerinin son bulmamasıdır. Yani vuslatın hep bir başka bahara kalması. Bülbül öttükçe gül açmış, açtıkça kokusu bütün aleme yayılmış, gül utancından gonca haline dönmüş, bülbül gülün bu halini görebilmek için ötmüş ötmüş ötmüş. Gelgelim Gülün tomurcuktan gonca haline geçtiği sıra bülbül hep bitap düşüp yorgunluktan gaflete, uykuya dalmış.Her uyandığında gül açmış bülbül feryat edip göremediğine yanmış..

O günden beri her sabah vakti bu ızdıraplı aşk tekerrür edip durmuş. Bülbül sevdiğinin gonca halini görebilmek ümidiyle bir ömür ötmüş. Gül ise sevdiğinin en güzel halini görebilmesi ümidiyle bir ömür boyu açmış açmış solmuş


Ne gül sevmek kolay,ne de gül olmak.
Bülbül olmayı seçtiysen bir ömür yanacaksın. Gül olmayı seçtiysen bir ömür solacaksın... (Alıntıdır)
 
 
 
 
 
Ama hiç vazgeçmemişler,kavuşamama ihtimalleri,kavuşma ihtimallerinin yanında dev bir dağ gibi büyükse de!Hiç vazgeçmemişler...
 
Hatta kavuşabilmek için feda olmayı bile seçmiş kimi aşıklar...
Esrar Dede ise feda olmayan Aşığı aşıktan bile saymamış...
 
 
Davasını terk etsin bülbülde feda yoktur!
Bir nükteciği Aşkın,pervanede kalmıştır...
 
 
 
 
 
 
 

sevene sevgilisi bir şarkı gibi gelir bazen


Seni güzel olan herşeye benzetebilir bu yüreğim;
Çünkü;
Güzelliğine çirkin olan hiçbirşey yaklaşamaz...

 
 
Bir şarkı olsan mesela?
Her defasında güftesindeki sevgi kelimeleriyle gönlümü okşayan,her nağmesinde içimi huzura erdiren...
Beraber olduğumuz anlar gibi adeta...
Gönüllerimiz Sevgimizle yumuşacık ve daima mutlu,huzurlu...
Seni bir kere sevdim...
öyle bir "bir kere" idi ki o gözlerinin içine baktıkça;
her defasında artan bir kere...

şimdi göz gözeyiz seniMle,gözlerine bakarak bunları söylemek duygusu,
ne kadar kelimeyle ifade edilmeye çalışılırsa çalışılsın beyhude...

19 Mayıs 2015 Salı

sevene sevgilisi bir şiir gibi gelir bazen...


Seni güzel olan herşeye benzetebilir bu yüreğim;
 
Bir şiir olsan mesela?
Her defasında farklı vurgularla,her zaman beyitlerinin farklı bir kelimesinde içimi titreten bir şiir...

geçen zaman...

 
  
 
Deniz kenarında bir bankta oturuyorlardı,saatler akşam vaktini gösteriyordu.Denizden gelen esinti ılıktı,güneş son ışıklarından faydalandırmak istercesine nazlı nazlı denize gömüyordu kendini...
 
Sevenler kavuşalı dakikalar olmuştu yada bankta uzun süre sessizce elleri ellerinde oturup birbirlerinin gözlerinin içine baktıkları için geçen zamanın farkında değillerdi...
 
 
Bayan sordu :" -Nasılsın? " gülümsüyordu,içindeki mutluluk yüzüne vurmuştu...
 
hep böyle karşılarlardı birbirlerini,ya kocaman bir mutluluk gülücüğüyle ya da içinden,yüreğinden kopan bir "Canımmmm" nidasıyla...
 
 
Erkek cevapladı : "-İyi olduğun kadar iyiyim..." erkekte gülümsüyordu ve kelimeleri enerji doluydu...
 
Gülümsedi bayan da,uzun uzun konuştular,martıların kanat çıpışlarından,balıkların suda nasıl nefes aldıklarına,havanın ne kadar güzel olduğundan...bunları ve diğer tüm güzel şeyleri konuşuyorlardı ılık rüzgar birbirlerine kokularını karıştırken...bayan zaten başını yasladığı yerden sevdiğinin kokusunu pek ala soluyabiliyordu.
 
zaman geçti,erkek : "-biliyor musun" dedi...
 
 "Seninleyken zaman...hep çok güzel,hep çok mutluluk verici,hep doyumsuz...ve hep..."
 
Bayan,erkeğin solundan,tam da onun sevgisi ile çırpınan ve kendisinin sahip olduğunu bildiği yüreğin üstünde yaslı duran başını usulca kaldırdı ve yüzüne bakarak;
 
"-Ve Hep...?"
 
soru sorduğu kısımda,bayan kaşlarını yukarı kaldırmış,meraklı gözlerle bakıyordu...
 
Güzeldi...Çok güzel...
Her hallerine aşıktı erkek sevdiğinin.Yüzü,gözleri,saçları hepsine dünyanın en güzel yüzü,gözleri,saçlarına bakıyor hissediyor ve gözlerini alamıyordu bayanın güzelliğinden...
 
Erkek usulca " - ve " dedi...
"-ve çok hızlı sevdiğim,hepp çok hızlı"
 
bu kelimeleri tane tane söylüyordu.Adeta beraberken hızla akan zamana inat!
Sanki yaşlı bir kişinin bastonuyla sonuna hiç varmak istemediği,sona varmaktan çok,o yolda yürümeyi sevdiğini hissederek,ağır ağır yürümesi gibi usulca...
 
erkeğin gözleri de bayanın ki gibi dolmuştu ve bayan gizlemek için başını yine o çok sevdiği yere aynı şekilde koydu...
 
Gün batmış,akşam olmuştu...

18 Mayıs 2015 Pazartesi

17 Mayıs 2015 Pazar




Canımsız bir mesaj
Kabartma tozsuz,yumurtasi şekerle bile cirpilmamiş,piştigindeyse bir simitin bile yaninda incecik krep kadar kalan bir kek gibi...


 Çorak toprak olur saksın,kurumuştur kışın sertliğinde tüm çiçekler
Ki sesinden yoksunken de aynı şekilde kalbin...
Sonra biraz su serpersin saksıya,
Bir günaydının gelir ya da bir canımmm'ın mesela
Aynı cansuyu etkisini yapar...
Sonra saksıda yoncalar yeniden filizlenir
Gönülde sevdanın sıcak esintisi kış günlerinin sertliğini siler atar...